Uzayda Piknik

Arkadi & Boris Strugatsky

Maya Yayınları

Uzayda Piknik ya da birebir çevirisiyle “Yol Kenarında Piknik” uzaylıların ziyaret ettiği bir bölgenin hikayesidir. Fakat bu sıradan bir dostuk veya istila hikayesi değildir. Zaten Strugatsky’lerin hiçbir hikayesi sıradan değildir. Hikayede uzaylılar ve dünyalılar hiç karşılaşmazlar. Uzaylılar sadece gelmiş ve gitmişlerdir, neden geldikleri, nasıl geldikleri, ne kadar kaldıkları neye benzedikleri belli değildir. Kitabın adını yabana atmazsak, geçerken şöyle bir uğradıkları sonucuna varırız. Ama geride –belki de farkında bile olmadan- bambaşka bir “Bölge” bırakmışlardır. İnsanların tek bilebildiği budur, “Bölge” değişmiştir, artık yeni kanunların hükmündedir ve hiçbir şey eskisi gibi değildir.

Önce insanlar sapır sapır dökülür, kalan sağlar bölgeyi terkeder, sonra da bölgeye giriş yasaklanır. Uzaylılar meçhule karışmış olmakla birlikte geride kalan kalıntıları yeni bir bilimin yolunu açmıştır. Yeni bir bilim, yeni bir yaşam, yeni doğa kanunları ve ziyaretin (ya da pikniğin) en somut kanıtı olan yeni şeyler. Kasabaya bir enstitü kurulur ve bölgeden toplanan şeyler incelenmeye başlanır. Konuşan bir iğnenin, dolu bir boşun, mutlaka ama mutlaka yaradığı bir iş olması gerekir. Bölge içine girme cüreti gösterenleri kolay kolay sağ bırakmadığı halde insanlar çekip gidemezler. Bölge öldürücüdür, ama vaatlerle de doludur. Öldürücü olan her şey silahtır da. Bölge yeni bir bilginin kapısıdır, yeni bir dünyanın, ve çoğu için de servetin…

Bölgeye girmek yasak olduğu halde, adım başı insanın başını yiyebilecek envai çeşit tuhaf tuzakla dolu olduğu halde, nöbetçilerin kurşunlarına hedef olmazsa içerde taş olup kalma riskini göze alarak bölgeye geceleri keşfe gitmeyi iş edinen kaçaklar çıkar. Kitabın çevirmeni Nil Okman ‘Stalker’ sözcüğünü ‘cambaz’ olarak çevirdiği için, Bölge’ye kaçak olarak giren, ve sağ kalırsa, bir de ganimetle çıkmayı başarırsa bunları karaborsada satanlara ‘cambaz’ dendiğini ve kitabın kahramanı Red Schuhart’ın da bir ‘cambaz’ olduğunu söyleyeceğim. Ama hem Tarkowski’nin filminde hem de kitabın orjinalinde bu insanlara ‘Сталкер’ (Stalker) denmiş. Stalker’ın Türkçe’de bir karşılığı yok, ama sözcüğün İngilizce’de iki anlamı var, sinsice izlemek ve azametle yürümek! Red Scuhart ise bu iki anlam arasında ezilen bir adam.

Senaryosunu yine Strugatsky’lerin yazdığı ve Tarkowsky’nin yönettiği o upuzun film Stalker’da da Red Schuhart, bilim adamı arkadaşı Kirill ve yanlarına aldıkları Tender’a karşılık gelen üç kişinin Bölge’deki bir yolculuğu anlatılır. Ama bunlar bambaşka üç kişidir. Filmde bu üç kişi bir bilim sanat ve yaşam üçgeni oluştururlar ve Tarkowsky Bölge’yi bir şiire dönüştürür. Oysa kitap şiirsellikten çok uzak. Hiçbir şey yumuşatılmamış, hiçbir şey estetize edilmemiş, bilemeyeceğimiz hiçbir şey açıklanmamış, her şey gerçekte böyle bir şey olsa nasıl olacaksa öyle kalmış, çok acı ve çok katı. Bölge dünya kadar acımasız. Kahramanlar insanlar kadar umutlu ve çaresiz. Hayat hayat kadar zor… Uzayda piknik, bir eğlence kitabı değildir. Belki de Theodor Sturgeon’un kitaba yazdığı önsözde söylediği gibi, bir dua niteliğindedir.

Diğer kitaplarında da Arkadi ve Boris Strugatsky, bir uzay pikniği değilse de başka metaforlarla hep aynı şeyi anlatmaya çalışırlar. İnsanlar kendi istilalarıyla meşgul oladursun, onların aklına gelmeyen ya da belki aklına sığmayan şeyler olur. İnsanın kurduğu dünya düzeni içinde olmayan bir şey olur ve onun , insanın dışında olan o şeyin, tümüyle kendi işleyişi, kendi kuralları, kendi doğası vardır. Bazen bu doğanın ta kendisidir, insanlar şehirciklerine yayılmış yaşarken, doğa bir yerlerde büyümektedir. Ya da insan kendi bilimine tapınırken bambaşka bir bilim çöpünü teberini dünyanın üstüne döküverir. Ya da acınası ya da katledilesi bulduğumuz –ya da bulacağımız- o geri ya da ileri uzaylılar bizizdir.

Ve dünya hala yabancısı olduğumuz bir gezegendir.

Gözde Genç